MEMLEKET SEVDALILARI PLATFORMU
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MEMLEKET SEVDALILARI PLATFORMU

Korkunun krallığı yıkılacak ve korkak krallar devri bitecektir.Bu katiller demokrasisi hırsızlar düzeni mutlaka sona erecektir. Yaşasın özgür ve bağımsız Türkiye...
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ******'ün ailesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 13/06/08
Yaş : 61

atatürk'ün ailesi Empty
MesajKonu: ******'ün ailesi   atatürk'ün ailesi BayrakCuma Haz. 13, 2008 10:40 pm

Ali Rıza Efendi, Selânikliydi. Selânik'in orta halli ailelerinden birindendi. Herhangi bir özelliği göze çarpmayan, sakin, kendi halinde, zayıf yapılı bir insandı.



Ablasının Zübeyde Hanım’ı görüp beğenmesiyle bir yuva kurmaya karar verdi.



Ondan sonra iki aile arasında adet olan görüşmeler, konuşmalar başladı. Her şeyden önemlisi her ikisinin arasında 20 yaş farkı vardı. Ali Rıza Efendi, talip olduğu 14 yaşındaki Zübeyde’den 20 yaş büyüktü. Kız tarafından bu evliliğe itiraz edenler olduysa da, sonunda nikah kıyıldı, yuva kuruldu.


Şevket Süreyya Aydemir’e göre, Ali Rıza Efendi’nin Zübeyde Hanım ile evlendikleri yıl, kesin değildir.


Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım evlenince, Zübeyde Hanım Selanik’te Yenikapı Mahallesi’nde Ali Rıza Efendi’lerin aile evlerine yerleşti.


Ali Rıza Efendi, bu sırada Gümrük İdaresi’nde 3 lira aylıkla bir memurdu. Osmanlı- Yunan sınırındaki Çayağzı yahut Papaz Köprüsü denilen hudut noktası gümrüğünde muhafaza memuruydu. (Falih Rıfkı Atay, Katerin ilçesinin Pasaport Köprü denilen yerinde gümrük muhafaza memuru olduğunu ileri sürer. Çankaya, sayfa 17))


Çayağzı ne kasaba, ne köy olan ıssız , derme çatma bir yerdi. Başlıca tesisi bir gümrük karakolundan ibaretti. Buradan Selanik’e gidip gelmek çok zor olduğu için, Ali Rıza Efendi eşini buraya getirdi.



1871’deki kızları Fatma’nın doğumunu, 1874’te Ahmet, 1875’te Ömer izledi.


Zübeyde Hanım’ın bu Çayağzı’ndaki hayatının ferah, emniyetli ve rahat geçmediğini kabul etmek yerinde olur.



Ahmet ile Ömer, devamlı eşkıya saldırılarına maruz kalan bu mahrumiyet bölgesinde çok küçük yaşlarda iken öldüler.



Fatma ise Çayağzı’na gelmeden önce ölmüştü.



Her iki çocuğun bu ıssız ve kasvetli sınır noktasındaki ölümlerinde bakımsızlığın, ilaçsızlığın etkileri olması da mümkündür.



Hatta o günlere ait hüzün verici, ürpertici bir olay da nakledilir. Bu anlatılanlara göre : Ali Rıza Efendi’nin Çayağzı’nda ölen çocuklarından Ahmet, sahilde kumluk bir mezara gömülmüş ve gece dalgaların açığa vurduğu ceset, çakalların saldırısına uğramıştı.



Ali Rıza Efendi, Selanik ve bütün civarın, hatta İstanbul’un odun ve odun- kömürü ihtiyacını karşılayan bu bölgede uzunca bir süre görev yaptıktan sonra, gümrük memurluğundan ayrıldı.



Kereste ticaretine atıldı. Bu işi yapanların iyi kazanç sağladığına şahit olmuştu. Böylece ailesine daha rahat bir hayat sağlayacağını düşünmüştü.



Selanik’e taşındılar. Ali Rıza Efendi burada keresteci Cafer Efendi ile ortak oldu. İşler bir süre iyi gitti.



1881 yılında Mustafa, 1885’te Makbule, 1889’da Naciye dünyaya geldiler.


Ali Rıza Efendi, eşine yardımcı olmak için Üftade isminde zenci bir kadın tuttu. Bir de Ümmügül adında sütnine bulundu.


Ali Rıza Efendi’nin işleri başlangıçta çok iyi gidiyordu. Ama, o sıralar gümrüğün, tüccarın veya nakliyecilerin bilgi ve gayretleri yeterli olmuyordu. Son söz eşkıyanındı. Eğer Rum eşkıya haracını alamazsa, ne kesim, ne stok, ne de sevkıyat yapabiliyordu.



******’ün çocukluk arkadaşı ve babasını tanıyan Hacı Mehmet Somer, bu durumu şöyle anlatmıştı:


“ Ali Rıza Efendi, kereste ticaretine varını yoğunu vermişti. İlk zamanlarda büyük başarılar gösteren bu teşebbüs, Katerin’in ezeli belası olan eşkıyaların hırslarını tahrik etti. Ali Rıza Efendi’yi para göndermesi için tehdit ettiler. Şayet para göndermezse, kerestelerini yakacaklarını bildirdiler. Bu sebeple orman mıntıkasına gitmek, işlerini kontrol etmek mümkün olmuyordu. İşlenmiş keresteleri sahile nakletmeye korkuyordu. Çünkü bu keresteler eşkıyalar için rehine mahiyetinde idi. Nihayet Ali Rıza Efendi’den ümit ettikleri para gelmeyince, bütün keresteleri yaktılar. İşçileri de tehdit ettiler. İşçiler de dağılıp gittiler. “


Sonuçta, Rum eşkıyası Ali Rıza Efendi’nin tomruk stoklarını yakınca, kerestecilik de sona erdi.


Ali Rıza Efendi, bundan sonra tuz işine el attı. Fakat, bu sefer de açtığı mağaza veya tuz deposundaki tuzları elden çıkaramadı. Hatta bu tuzlar toptan eridi. İşte o zaman, hem kendisine olan inancı, hem de ticaret ümitlerini kaybetti.



Yeniden ve ne olursa olsun küçük bir memuriyet peşinde koştu.



Fakat hiçbir iş bulamadı. O zaman çöküntü başladı. Bunu hastalık takip etti. Barsak veremine tutulan Ali Rıza Efendi, üç sene süren zor ve sıkıntılı günlerden sonra, muhtemelen 47 yaşında öldü.



Zübeyde Hanım, kocasının son günlerinden bahsederken şöyle konuşmuştu :


“ Merhum, son günlerinde işinin fena gitmesinden çok müteessir oldu. Kendini salıverdi. Daha sonra da derviş meşrep bir hal alarak eridi, gitti. Kocamın hastalığı büyüdü. Artık yaşayamazdı. Ben dul kaldığım zaman, yirmi yedi yaşında bir tazeydim. Bana iki mecidiye ( 40 kuruş) dul maaşı bağladılar.”



Makbule Hanım da, babasının kereste işlerinin eşkıya yüzünden bozulduğundan bahsettikten sonra der ki :


“ Bundan sonra babam tuz ticaretine başladı. Mağazasında bulunan tuzlar toptan eridi. Babam bu işten de zarar gördü. Tekrar memuriyete geçmek istedi, fakat muvaffak olamadı. İşlerinin bozuk gitmesinden çok müteessir oldu. Nihayet barsak veremine tutuldu,. Üç sene hastalık geçirdikten sonra vefat etti.”



Ali Rıza Efendi’nin vefat tarihi için değişik günler ileri sürülmüştür.


Ali Fuat Cebesoy’a göre, Ali Rıza Efendi, 1893 yılı Kasım ayının ikinci yarısında vefat etmişti.


******’ün kız kardeşi Makbule Atadan hatıralarında , kendisinin 1885’te doğduğu günlerde, babasının hastalığının başladığını, işine gidemediğini ve ilk yaşını doldurduğunda da bu hastalığın çok arttığını en küçük kardeşi Naciye’nin 1889’da doğumundan kırk gün sonra babasının vefat ettiğini anlatmıştı.



Bu durumda Ali Rıza Efendi’nin ölümünün 1889 ve 1890’ın ilk aylarına rastlaması gerekir. Mustafa Kemal, o sıralarda dokuzuncu yaşı içindeydi ve Şemsi Efendi Okulu’nun da üçüncü sınıfındaydı.


Utkan Kocatürk, vefat tarihini 1888 olarak verirken , Faik Reşit Unat da, Makbule Hanım’a ilk kocasından ayrıldıktan sonra babasından aylık bağlanmasına ait dosyadaki belgeleri kaynak göstererek, Ali Rıza Efendi’nin 28 Kasım 1893’te vefat ettiğini ileri sürer.


Zübeyde Hanım’ın, Langaza’da bulunan Rapla Çiftliği’ni idare etmekte olan kardeşi Hüseyin Efendi, Ali Rıza Efendi’nin ölümünden sonra Selanik’e geldi ve üç çocukla yalnız kalmış olan kız kardeşini alarak çiftliğe götürdü. Bir süre çiftlikte kaldılar.


Annesi Zübeyde Hanım, kocasından aldığı dul maaşı ile geçinemiyordu. O sıralarda Larissa’dan göçmen olarak gelen 32-33 yaşlarındaki Ragıp Efendi ile evlendi.


O da eski karısından üç çocuklu bir duldu. Çocukların isimleri Hakkı, Rukiye ( Ruhiye diye de geçiyor) ve Süreyya idi.


Falih Rıfkı Atay’a göre, Ragıp Bey, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Selânik’te öldü. Üvey ağabeyi Süreyya Toyran, intihar etti. Diğer kardeşi Hakkı Bey, reji memuru idi.


Sonraları ******’ün hayatında önemli bir yer işgal eden Fikriye Hanım ( 1887-1924) da, Ragıp Bey’in kardeşi Miralay Hüsamettin Bey’in üç çocuğundan birisiydi.



******’ün üvey kız kardeşi Ruhiye hanım’ın torunu Ferhat Babür, ailesiyle ilgili olarak şunları anlatmıştır:


“…Selânik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey, eşi Afet Hanım’ın genç yaşta ölümüyle bir sene dul kalmış. Bu sırada Süreyya, Hakkı ve bazı kaynaklarda Rukiye diye geçen ama aslı Ruhiye olan üç çocuğu var.


Mustafa Kemal’in babası Ali Rıza Efendi vefat edip, Zübeyde Hanım dul kalınca, 1889 yılında evlenmişler.


Mustafa Kemal, Ragıp Bey’in büyük oğlu Süreyya Bey’e özenmiş. İddiaya göre, onu askerî okula yazdıran da üvey ağabeyi olmuş.


Daha sonraları Yüzbaşı olan Süreyya Bey’in intihar ettiği de, öldürüldüğü de söylenir.


Hakkı Bey, Türkiye’ye gelmiş, bir süre demiryollarında kondüktörlük yapmış.


Ruhiye Hanım, Anadolu Ajansı memurlarından Ahmet Feyzi Bey ile evlenmiş.
Bunların Afet isminde bir kızları olmuş.


Afet Hanım ‘ın da Mehmet Süreyya ile Ferhat Babür adlı iki çocukları oldu.


Ruhiye hanım, 1943’te 63 yaşında vefat etti. “
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kudi.yetkin-forum.com
 
******'ün ailesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MEMLEKET SEVDALILARI PLATFORMU :: Mustafa Kemal ATATÜRK :: Mustafa Kemal ATATÜRK-
Buraya geçin: