MEMLEKET SEVDALILARI PLATFORMU
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MEMLEKET SEVDALILARI PLATFORMU

Korkunun krallığı yıkılacak ve korkak krallar devri bitecektir.Bu katiller demokrasisi hırsızlar düzeni mutlaka sona erecektir. Yaşasın özgür ve bağımsız Türkiye...
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 halepçeyi unutmak olmaz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
tarsus




Mesaj Sayısı : 4
Kayıt tarihi : 14/06/08

halepçeyi unutmak olmaz Empty
MesajKonu: halepçeyi unutmak olmaz   halepçeyi unutmak olmaz BayrakC.tesi Haz. 14, 2008 1:40 pm

Vakit, insanlığın doğaya ve zamana meydan okuduğu, bin yıllar öncesinde daldığı vicdan uykusunda uyku ile uyanıklık arasında bir yerlerdeydi. Günün bereketli ışıkları, ovaya bakan dağların ardından süzülerek bırakırken kendini, ovanın üzerine çöken sis kısa bir süre sonra dağılacaktı. Rüzgar briket damlı evlerin pencerelerinden usulca girip, sabahın ilk soluğunu dağıtacaktı kaderini bilmez insanlara. Gecenin tüm izlerini alıp götürecekti uzaklara. Güneş yalayınca yüzünü toprağın, çiy damlalarının yaprakla buluşmasının kokusu duyulacaktı. Sevdanın ve ihanetin üzerini örten ve kendi üzerini bir beton gibi kapatan bu kara yazgı, yine her zamanki gibi dipdiri duracaktı. Çocukların oyunu, kadınların umudu ve gençlerin aşkı... Her şey eskisi gibi olacaktı. Tüm yaşamlardan farklı ve en sade yaşama uzak. O gün ovaya mavi sis yerine kara bir duman yayıldı. Gece devam ediyordu sanki. Halepçe uzanırken ovanın içinde upuzun, ova sisli bir geceye durmuş gibiydi: Ölüm gibi kara, ölüm gibi soğuk bir sis çöküyordu üzerlerine.Halepçe, herkesin içinde uzak bir şehirHalepçe, bir uzak diyar ve kendi uzağında yalnız insanlarHalepçe, genç kız kirpiklerinin ardında bekleyen bir damlaHalepçe soluksuzHer şey bir gün içinde başlamadı, bir günde de bitmedi. O gün yaşananlar, ne bir ilk ne de bir sondu. Bir tarihin tüm tortuları ile gelmişti kara sis uzak şehre. Unutulmuş bir şehir değildi belki ama unutulmaya yüz tutmuş yaşamların üzerini örtecekti. Yani Halepçe'nin üzerine çöken kara duman, Halepçelilerin farkında olamadıkları varlıklarını kapatacaktı. Böylece bilinmeyenin ve görülmeyenin üzeri tamamen kapanmış olacak, insanlığın unutamadığı utancı olan Halepçe kalacaktı altında. Kara duman şehrin içinde yaşayanlar arasında ayrım yapmadan örtecekti tüm sokakları ve evleri. Bu nedenle kara duman gelmeden önce sanki geleceğini haber vermiş gibi 'Halepçe'den olmayanlar' işgal ettikleri kadar hızlı ayrıldılar o şehirden. Onlar ki, tanrı ve din adına vicdanlardan kan emdiler ve canların pazara çıkarılmasına razı oldular. Halepçe'ye sahip olmak isteyenler, şimdi onu ölüme terk ediyordu ve savaşa hiçbir şekilde katılmamış olan bu insanların öldüklerini hissedecek vakit bile bulamadan nasıl birer birer düştüklerini zevkle seyrettiler.Halepçe anlamadı bu oyunu. Kimin için kurulmuştu bu oyun ve kendi rolü neydi? Bilseydi, belki anlardı ölüm gelmeden birkaç saat önce nereye gider bu Allah'ın askerleri? Parayı paylaştığı gibi neden ölümü de paylaşmıyorlardı? Ve neden insanlar birbirilerinin ölümüne göz yumuyordu? Doğanın kuralına uymayan bu duyguyu nereden edindi insan soyu?Bilinmez bir kara içindeydi Halepçe. Birazdan yeryüzü ile gökyüzü arasına girecek ve sadece Halepçe'yi alacaktı avucuna. Yaşamın sadece soluk ile sınırlı olduğu bir zamanda yaşıyordu Halepçe. Sadece soluk alıyor ve veriyor. Kendisi için daha fazlasını ne düşünecek ne de isteyecek gücü vardı. O sadece soluk alıyordu. Oysa bu gün onlar için en zararsız olan ve yaşama dair tek yaptıkları soluk almak dahi ölüm getiriyordu onlara. Alınlarından silemedikleri yazgı boğazlarını tutmuştu. Ne masum ne suçlu ne genç ne yaşlı, ne kadın ne erkek ne de çocuk ayrımı yapmadan, utanmadan, sıkılmadan ve hiçbir şeyden korkmadan kapattı üzerini Halepçe'nin.Sessiz zamanlara dair bir fotoğraftır Halepçe. Yazgısını çözemeyen insanları anlatır. Ve ne zaman kaybedildiği bilinmeyen insanlıktan bahseder. İnsanların sokaklara sere serpe düştüğü anları gösterir. Artık Halepçe'nin üzerinde gezen mavi bir sis değil soluk kesen bir eceldir. Halepçe'liler korku duyacak zamanı bile bulamadan birer birer yığıldılar oldukları yere. Bazıları yürürken, bazıları oynarken, bazıları kapı önünde bahar güneşini duyumsarken. Kimisi kucağındaki torununu kurtarmak istedi, kimisi evinin dışına çıkarken eşiğe düştü, kimisi ise bebesini emzirirken kapattı gözlerini, bebesinin ağzı memesinde.Fotoğraf bir savaş filmini andırır. Ancak bu filmde yakılmış yıkılmış evler, ateşler, mermiler, kan yok. Sadece oldukları yere yığılan her yaştan insan var. Savaş filmine benzer olan bir tek yan bu, o da ölü insanlar. Birbiri ardına düşen ölüme vakitsiz yakalanmış savaş ülkesi insanların hiçbiri silaha dahi dokunmamışlardı. Hatta savaşın taraflarını dahi tanıyamamışlardı. Halepçe'de ölüm, kadın, çocuk ve yaşlılara mı gelirdi? Savaşmayan ama savaşın sonuçlarını çeken insanları nereden tanıdı acımasızlık?Rengarenk elbiseleri, uzun saçları ve ay yüzleri ile kadınlar yatıyor yerde. Savaşı ne onlar başlattı, ne de ona ölüm getiren bir kadındı. Kadınlar, yaşamın soluk ile sınırlı olan zamanların ağır hesabını ödüyorlardı. Tıpkı fakir, vatansız ve ufuksuz insanlar gibi. Halepçe kadınları... Diğer kadınlar gibi duyumsayan, hisseden ve mutluluğu görmek için hayat boyu çırpınan güzel kadınlar. Güzellikleri aynada suretti, omuzlarında asırların yükü, rüzgar esince boynu bükülen gül dalı, saçları gece karası hazine, gözleri yıldız dolu sema.Yaşlılar. Torunlarını kurtarmaya çalışan, yaşayamadığını kundağa sığdıran. Yaşam ne yıl hesabıydı onlar için ne de tecrübe bilgeliği. Doğum ile ölüm arasındaki zaman dilimi, göz açıp kapama kadar kısa, acıları ise asırlara sığdırılamayacak kadar derindi. Yaşlılık yüz çizgilerinin aynadaki aksinden öte değildi. Bakışları yağmur yemiş gece vurgunu, elleri yabancı türkü.Ve çocuklar... Çocukluğun ne sınırı ne de vatanı vardır. Onlar her coğrafyada her zamanda ve her rejimde çocuktular. Savunmasız ve temiz. Ama Halepçeli çocukların tek bir farkı vardı, onlar atalarının bin yıllardır süregelen lanetlerini taşıyorlardı yüzlerinde. Ölüm sokak kadar yakın iken, onlar sonsuzluk kadar uzaktılar ihanete. Suçlu doğar mı insanlar? Ama nedense suçlu doğmuştu Halepçe çocukları. Masum gülümsemeleri karanlığa takılı kalan, soğuk duvarlara çarpan ürkek bakış, korku ile cesaretin çizilmemiş sınırı, kuş kanadı yürek.Uzak şehir Halepçe. Herkes kendi uzaklığında ve insanlık Halepçe'ye aynı uzaklıkta.Kara duman Halepçe'yi kapattı kapatalı mavi sis bir daha da uğramadı Halepçe'ye. Silah sesi ile gelir diye bekledi geride kalanlar. Kimisi kalemle gelir diye bekledi, kimisi yasayla gelir sandı. Bazıları ise birileri insanlık adına uğrar diye sabırla bekler h‰l‰.Halepçe adı katliamla anılalı, ihanete uğrayalı, kimsesiz kalalı, kaç yıl saydı? Acılarını, ot bitmeyen topraklarının çoraklığından, sakat doğan çocuklarının öfkelerinden ve onları hiç tanımayan insanlığın duyarsızlığından alırlar. Gülümsemeleri bahar yelidir, umutları çınar kökü. Mavi sisi beklerler her tan atışında, gül açtığında, su aktığında, bebelerin ilk çığlığı koptuğunda.Halepçe!Herkese biraz uzak şehir... İNSANLIK VE DÜNYA TARİHİ İŞTE BU ÖRNEKLERLE DOLUDUR.DÜN NERON VARDI..BUGÜN MADIMAK...VATAN,NAMUS VE AHDE VEFA DİYORSAK EĞER YÜREĞİMİZ BU FOTOĞRAF KARŞISINDA,ÇAT DİYE ÇATLAMALIDIR.
halepçeyi unutmak olmaz Halepce3hbr
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
halepçeyi unutmak olmaz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MEMLEKET SEVDALILARI PLATFORMU :: SEBEST KÜRSÜ :: Güncel Konular-
Buraya geçin: